top of page

İnsanlar İdarecilerin Yolundadır


M. ALİ KAYA

Peygamberimiz (asm) “İnsanlar idarecilerin yolundadır” (Aclunî, Keşfü'l-Hafâ, 2:311.) buyurmuşlardır. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu hadis-i şerifi “Meşrutiyet hükümete düştüğü vakit, fikr-i hürriyet meşrutiyeti her vecihte uyandırır. Her nevide, her taifede onun sanatına ait bir nevi meşrutiyeti tevlit eder” (Beyanat ve Tenvirler, s. 49-54; ESDE, Münâzarât, s. 164.) buyurarak izah etmiş ve üst yönetimde istibdadın kalkması ve hürriyet ve meşverete dayanan bir yönetime geçilmesi halinde ülkede bütün kurumlarda ve hatta cemaatlerde hürriyet ve meşveretle yönetimi netice vereceğini ve bütün ülkede hürriyet havasının yaşanacağını ifade eder. Üst yönetimde keyfilik ve istibdat yönetimi varsa bu yukarıdan aşağıya bütün kurumlarda ve hatta ailede istibdat baskıyı doğuracak şekilde tesirini gösterir.



Nitekim yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allah, onlarda bulunan hâli değiştirmez” (Ra‘d, 13:11.) “Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı, güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirinceye kadar, Allah’ın onlara verdiği nîmeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır” (Enfâl, 8:53.) buyurarak bu durumun Allah’ın bir kanunu ve adeti olduğunu bize haber verir.


Atalarımız “Balık baştan kokar” buyurarak bu durumu veciz bir şekilde ifade etmiştir. Hakîkaten de halk, umûmiyetle başlarındaki kimseleri taklid eder ve onlara uyar. Şu târihî misâl, toplumların, başlarındaki idârecilerin mânevî durumlarına göre vaziyet aldıklarını ne güzel îzâh eder: “Emevî halîfelerinden Velid b. Abdülmelik, güzel binâlara meraklıydı. İnsanlar da ona uyarak binâ merâkına düştüler. Meclislerde devamlı inşaattan bahsedilir oldu. Süleyman b. Abdülmelik, yeme-içmeye çok düşkün bir hükümdardı.


Onun zamanındaki insanlar da yeme-içme lâkırdılarıyla vakitlerini isrâf ederlerdi. Ömer b. Abdülaziz ise, âbid ve zâhid bir kimseydi. Onun zamanında halk, ibâdet ve tâat yoluna girdi. Kendi aralarında birbirlerine tavsiye mâhiyetinde; “Bu gece evrâdın ne idi, Kur’an-ı Kerîm’den kaç âyet hıfzettin, bu ay kaç gün oruç tuttun, kaç garibin, hastanın, yetimin gönlünü hoşnut ettin?” gibi, kalbe rûhâniyet aşılayan sözler söyler oldular.” (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, İstanbul-1976, s.1:717; Taberî, Târihu'l-Ümem ve'l-Mülûk, Kâhire-1939, s.5:266-267.)

 

Comments


bottom of page